12 Eylül 2009 Cumartesi

Adanaspor Beşiktaş


(reşit kaynak'ın anılarından alıntıdır.)

1975-1976 sezonu. benim beşiktaş’daki ilk yılım. ligde iddiamız yok. beşiktaş olarak türkiye kupası’nda iddialıyız.

gündüz tekin onay’ın yerine gelen ismet arıkan başımızda. adanaspor ile adana’da oynayacağız. maç adanaspor açısından önemli. puan kaybetmesi halinde kümede kalma şansı kalmayacak adanaspor’un.

maç başlar başlamaz vedat bayraktar gözümün içine bakarak, "aman ha reşit topu götürüp orta yapayım, gol atayım deme!" diyor. her fırsatta bunun gibi şeyler söyleyerek beni yumuşatıyor. o kadar etki altında kaldım ki, ayağıma gelen her topu vedat'a pas olarak vermeye başlamışım. ismet arıkan beni 15. dakikada oyundan aldı. daha sonra da beni bir daha adanaspor'a karşı oynatmadılar...
(Kayhan Kaynak

Adanaspor Ankaragücü maçından.


ilk basımı 2005 yılında olan ziya adnan'nın "çünkü biz ankaragüçlüyüz!.." isimli kitabından;

- futbola nasıl başladınız ve ankaragücü'ne gelişiniz nasıl oldu?

ali osman renklibay: 1949 doğumluyum ve o gençlik yıllarımda adanaspor'da futbol oynuyordum. adanaspor'un 1. lige çıktığı ilk sene (1971-1972 sezonu) ankaragücü ile maçımız vardı. o maçı 5-0 kazandık. ankaragücü kalesini baskın koruyordu ve savunmada sarı mehmet ve remzi vardı. ben o maçta 4 gol atıp, maçın en iyi oyuncusu seçildim. hatta attığım bir gol sonrasında ankaragücü kalecisi baskın 'o ne biçim vuruştu, beni topla kaleye soktun..' demişti ve ben baskın'ın, bu gol sonrası hayıflanmasını hiç unutmadım.

tesadüfen, o maçın oynandığı gün ankaragücü yönetiminden bir grup yönetici maçı izlemek için adana'ya gelmişti. maçtan sonra beni transfer etmeye karar vermişler, ancak benim bu karardan önceleri hiç haberim olmadı. o yıllarda çukurova mühendislik fakültesinde okuyordum ve bir yandan okuluma gidiyor bir yandan da adanaspor'da top oynuyordum.

ankaragücü maçının ertesinde, trt'de akşam saatlerinde yayınlanan spor programında, benim ankaragücü'ne transfer edileceğimden bahsedilmiş ve ben programı izlemediğimden, haberi arkadaşlanmdan almıştım. çok şaşırmıştım, zira o güne kadar, bana böyle bir transfer girişiminden, hiçbir yönetici söz etmemişti. bu haberin ertesinde, kulübe gittiğim zaman kulüp binası önünde büyük bir hareketlilik gördüm. adanaspor taraftarları, bu transfer haberinden sonra, adanaspor yönetimini protesto ediyor ve satılmamam için yönetime baskı koyuyorlardı. akabinde, ankaragücü kulüp müdürü fikret bilal geldi ve yönetimden tam yetki aldığını ve benimle görüşmek istediğini söyledi. görüşme esnasında, ankaragücü'nün beni mutlaka transfer etmek istediğini ve adanaspor teknik direktörü gündüz tekin onay'ın da bu transfere sıcak baktığını söyledi.

sonunda ankaragücü'ne transfer oldum. ankaragücü, adanaspor'a 100.000 tl artı köksal mesci'yi verdi ve ben de bu transferden 100.000 tl aldım. o sezonun en yüksek transferinin 300.000 tl civarında olduğunu göz önüne alırsak, bana verilen para da hayli yüklü bir miktardı ve o zamanın gazetelerinin spor sayfalannda bu transferden uzun uzun bahsedildi.

ankaragücü'nde geçirdiğim ilk sezonda teknik direktörümüz ziya taner ve yardımcı antrenör candan dumanlı idi ve o sezon ankaragücü forması ile 12 gol attım. ankaragücü taraftarı oynadığım daha ilk maçta beni bağrına bastı ve tam 9 sezon san-lacivert formayı giydim. 1975-1976 sezonunda 17 gol atarak, fenerbahçeli cemil turan ile gol krallığını paylaştım. ve ne yazık ki, benden sonra ankaragücü'nde, bir gol kralı daha çıkmadı...
(Lars Fredrik Risp, 27-01-2009 17:04:52)

Adanaspor Altay maçından.



iletişim yayınları tarafından 2007 yılında yayınlanan "piknikte dömivole" kitabında, bağış erten'in "antepspor'um benim, mazide kalmış sevgilim..." başlıklı yazısında bu maçla ilgili şöyle bir anı geçiyor;

"ilk ne zaman maça gittim, hatırlamıyorum. ama babam hatırlıyor ve hikayesini anlatmayı çok sever. bir adanaspor-altay maçıymış. hakim babanın bızdık çocuğu olarak şeref tribünü'ndeki yerimi almışım. şehir adana, mekan 5 ocak stadı, gerginlik mebzul miktarda. maç zorlu, adana zorda. bir sene öncesinin (1976) lig dördüncüsü, uefa fatihi adanaspor küme düşmemek derdinde. altay ise ligin başaltı lideri. önüne geleni süpürüyor. tribünlerde yöre insanın en büyük hasleti bireysel küfür serenatları başladı, başlayacak. daha maçın 15 dakikası geride kalmamış üstelik. bir ara bir pozisyon oluyor ve ben zıplayıp bağırıyorum: "yaşşa fenerbahçe!" "neyse ki şeref tribünü'ndeyiz", diye anlatır babam. dövecek halleri yok ya!"

bağış erten

Gençler birliğ Adanaspor maçından bir anı.



babannemlerde bir yandan pineklerken bir yandan da arada bir teleteksten maçın skoruna bakıyordum. uefa kupasın'dan kıl payı valencia'ya elenmiştik ve zaten sezon başından beri ligde pek bişey yapmıyorduk. tek hedef türkiye kupası finali idi ki o da 5 mayıstaydı. kısacası lig maçları sadece çerezdi.

bu erteleme maçına da öyle bakıyordum. maç uzunca bir süre 0-0 gitti. o arada tv'ye dalmıştım ve maçı unutmuştum. maç bittikten sonra skora bakınca acaip şaşırmıştım. son 7 dakikada 4 gol... enteresan gelmişti. hele bir de 83'de 1-0 yenik duruma düşüp 6 dakika sonra 2-1 öne geçmemiz ve ardından 90'da skor'un 2-2 olması... maçlarda pek az raslanan şeylerden... bu arada gençlerbirliği bayağı bir yedek kadro ile maça gitmişti...

(Lars Fredrik Risp, 02-09-2008 13:32:30)

halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;

halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;

bir adanaspor-galatasaray maçı hatırlarım. garip gollü bir maç... oyun golsüz sürerken, galatasaray savunmasından aydın ileri çıkmış ve kaleye doğru bir şut savurmuştu gökmen'in dönüp de aydın'a işaret edişi, hiç gözlerimin önünden gitmez.... "topu niye buraya atmıyorsun?" gibilerden bir işaretti gökmenin hareketi... öteki galatasaraylı futbolculardan bazısı, hareketleriyle aydın'a kızdıklarını belli etmişlerdi sanki... ya da dışardan bize öyle görünmüştü. fakat takımca hücuma kalkıldığı sırada geriden bir futbolcunun topu kaleye atması hatalı karşılanabilirdi. çünkü şut çok sert değildi. futbol deyimiyle, "gollük bir şut" değildi yani...

ben de haklı olarak radyoda maçı anlatmaya devam ederken, "top aydın'da. ilerde bir arkadaşına pas mı verecek, sürecek mi? hayır hayır, aydın topa vurdu. ve doğru kaleye yolladı... adana kalecisi topu..." diyeceğimiz anda... ne görsem: kaleci topu birden kaçırıverdi. ve yanından içeri girdi top... yani? yani'si "gol" oldu. staddaki seyircinin büyük çoğunluğu adanasporlu olduğu için, tabii tribünlerde "gooool" diye bir bağırış patlamadı... işin garibi, galatasaraylı futbolcular da, kendilerine pas vermesi beklenirken niye topu kaleye gönderdiği için aydın'ı suçlamaya hazır... hakemin ortayı işaret ettiğini göürür görmez... önce bir şaşkınlık...

sonra sevinçle birbirine koştular. ve aydın'a doğru... aydın'ı kucaklamaya... bu golle galatasaray o gün 1-0 kazandı adana'da... o günden sonra maç yayınlarında, kaleye öylesi şut atıldı mı, beklerim hep... sonu ne olacak, diye... çünkü hiçbir topun nereye nasıl gideceği belli olmuyor bu futbol denen oyunda...

Adanaspor mersini puansız gönderiyor.




bir sonraki gün çıkan gazetede maçla ilgili şu notlar var;

adanaspor, mersin'i puansız gönderiyor: 1-0

adanaspor, mersin idmanyurdu'nu son dakika golü ile yenerek ikinciliğe yükseldi. her iki yarıda da üstün oynayan evsahibi takım arzuladığı gole ancak 89. dakikada ulaştı. bu dakikada bora takımına iki puan getiren golü kazandırdı.