20 Nisan 2009 Pazartesi

2000-2001Trabzonspor Adanaspor.

ilk basımı 2001 yılında olan ümit kıvanç'ın "kesin ofsayt: televizyon futbolu ve futbol medyası" kitabından;

trabzonspor, kendi sahasında adanaspor'a karşı 3-0 yenik duruma düşer. trabzonlu taraftar takımın canına okumaya koyulur. bordo-mavililer 10 kişi kalır. yılmazlar, uğraşır didinirler ve maçı 3-3'e getirirler. bu onur savaşının bir aşamasından sonra trabzonlu taraftar lütfedip çark eder ve yeniden takımını desteklemeye başlar. yürek burkan, kötü bir olaydır.

futbol yazarının bu olaydan sözedişi şöyledir: "bordomavililer'in teknik direktörü giray bulak'ın (...) adanaspor maçında takımının 3-1 yenik götürdüğü sıralarda taraftarların kendisine yaptığı tezahürattan ders alması gerekiyor." aynı "takım yazarı", zor durumdaki takımını daha da bozan taraftarın linççiliğine açıktan hak vermekle, bunu ders çıkarılacak bir bilgelik olarak nitelemekle yetinmez, taraftarın takım sevgisi yerine sadece kazanç hırsını geçirmiş oluşunu da tersinden okur: "bu arada adanaspor karşılaşmasının son 15 dakikasında takıma sahip çıkarak, berabere kalmasında büyük katkısı olan taraftarları kutlamak istiyorum." asıl özelliği futbolseverlik olan, sağduyulu bir gazeteci, bu maça dair muhtemelen, trabzonspor'un seyircisine rağmen veya seyircisine inat mücadele edip beraberliği ve onurunu kurtardığını yazardı.

linççilik, öncelikle gündelik yaşantıdaki dayanak ve uzantılarından ötürü bu kadar doğal karşılanıyor, ikinci olarak, linççi zihniyet, sürekli meşrulaştırılmaya ihtiyaç gösteren takım yazarı, kulüp yazarı vs. konumuna aradığı bu meşruiyet için zemin oluşturuyor. bu yüzden, linççi taraftar davranışı, taraftarlığın mümkün tek şekillenişi olarak kabul ediliyor neredeyse 24 ekim'de inönü stadı'nda 2-0 kaybedilen milan maçının son on dakikasında hâlâ olumlu tezahüratını sürdürüp üstelik "beşiktaş sen bizim her şeyimizsin"e geçen beşiktaş taraftarının davranışı, maçtan sonra televizyonda konuşan bir futbol yazarınca adetâ şaşkınlıkla karşılanmıştı; "taraftar bugün çok olgun savrandı" sözleriyle. siyah-beyazlı tribünlerdeki bu tavır ertesi gün gazetelerde de haber oldu.

oysa futbol âleminde, penaltı kaçırmış futbolcunu, yenilmiş takımını alkışlamanın da ayrı bir "raconu" vardır ve kimilerine göre de doğal olan linççilik değil budur. euro 96 çeyrek finalinde, maç 0-0 bitip de iş penaltılara kaldığında, topu fransız kalecisi lama'ya teslim ederek takımının şampiyonaya veda etmesine sebep olan hollandalı seedorf ağlayarak sahadan kaçmaya çalışıyordu. rakip takımın oyuncusu carembeu onu tuttu, çeke çeke liverpool'un anfield road stadı'nda hollandalıların doldurduğu tribünü önüne götürdü. staddaki 37 bin seyirciden portakal rengi formalı olanlar da, o 22 haziran 1996 gününe kadar pek çok defa yüzlerini güldürmüş bu futbolcuyu alkışladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

fanatik_1954@hotmail.com