Facebook sayfamızı ziyaret ediniz.

Sayfayı FaceBook'ta Paylaş

9 Ocak 2009 Cuma


Adana'nın Yolları Taştan

Tarihte profesyonel futbol liginin en iyi takımları arasında gösterilen Adanaspor bugünlerde geçmişini arıyor.
Bereketli Topraklar Üzeri'nde... Adı bir romanın bir sinema filminin adını çağrıştıracak kentlerden biri Adana. Hemen bir şiir tümcesi belki, hemen bir Yılmaz Güney görüntüsü, Yaşar Kemal tasviri, Çukurova çağrışımı, boşluğu ve sonsuzluğu anlatan bir yağlıboya tablo, şalvar ve toprak, sarı ve sıcak belki. Belkisi fazla.. Neresinden girerseniz girin adı bir öyküye bir romana çıkacak Adana'nın. Mevzumuz Adanaspor elbette ki. Elbette ki bir futbol takımının aldığı yol, başlangıcı bir kulübün, tarihen durduğu yer, yaşadığı o eğim, başarılar, kupalar, efsane kadrolar-isimler, lakaplar, aldığı başarılar, düş kırıklıkları, taraftarın cefası, geldiği durum, aldığı ilk renk sonraki renk, Sarı-Lacivert'ten Turuncu-Beyaz'a dönüşün hikayesi, fabrika gibi çalışan bir alt yapı, kurucular, golcüler, kaleciler, teknik adamlar, inceciler, paranın hükümdarlığı ve kulübün şahlanışı, yükseliş ve düşüş dönemleri... Nevzat Güven'den Oğuz Çetin'e, Cevat Cıblan'dan Rıdvan Dilmen'e, Rıza Salih'ten Cem Uzan'a yani Kuvayı Milliye takımından Uzanların ÇEAŞ sponsorluğuna... Bir kulübün hayatı bazen devletlerin-ülkelerin hayatlarına benziyor. Hayat belki futbola benziyor.

Futbolumuzun 'pamuk öfkesi', çağcıl yanılgısı, gecikmiş pişmanlığı Güney'in, gurbet türküsü Adanaspor... İnsan Adana'yı görünce ve Adanalıları tanıyınca biraz şiir biraz türkü biraz resim biraz tiyatro biraz sinema, sıcak, turunç, pamuk, küfür -ki çokça- ve o koca Amik Ovası oluveriyor, Toroslara bakıyor bir, bir bugünkü hallerine yanıyor Adanaspor'un. Yanmamak mümkün değil; tarihinde savaşın ve kıtlığın çocukların boynunun kıl gibi incelttiğinde bile sevdasını içinde taşımış bir insan topluluğunun -hem de hatırı sayılır bir insan topluluğunun- Hayvan Pazarı'nın toprak-tezek karışımı tozunu yutarak başladığı futbol serüveninde yürüdüğü yol, geldiği yer yarasıdır yüreğimizin. Adanaspor son üç maçına çıkmadığı, çıkamadığı için Türkiye 3. Profesyonel Ligi'ne düştü. Maddi olanaksızlıklar, kenti o kirli elleriyle saran sahipsizlik devam ederse amatör küme ve kapanış yakın görünüyor ya da bir başka deyişli yolun sonu görünüyor.

Kimine göre yanlış yönetim politikaları, kimine göre kentteki insanların birbirlerini artık eskisi gibi sevmemeleri, kimine göreyse Uzanlar'ın yaşadığı son olaylar dolayısıyla Adanaspor zor günler yaşıyor. Birinci Futbol Ligi'nin bu dişli ekibi, futbolumuzdaki bu 'Güney Işıltısı' giderek sönüyor.

Hayatın Adana'sı...
Kentin adını, sinemacılar, yazarlar, şairler, ressamlarla anıyoruz;Yaşar Kemal'le, Abidin Dino'yla, Yılmaz Güney'le, Suna Kan'la, Öztürk Serengil'le, Ali Özgentürk'le, Matematik Profesörü Cahit Arf'la, Ali Şenozan'la... Yetmez... Elbette ki; Allahınoğlu Gulle Kemal'le, Asfalt Rıza'yla, Angut Mustafa, Horoz Seyfi, Kama İbrahim'le... Yetmez... Elbette ki Fransız ve İngiliz askerlerini Hayvan Pazarı'nda yerle yeksan eden Türkgücü takımındaki Nevzat Güven, Enver Arsava, Gani Kasım'la, Torosspor, Seyhanspor, İdmanyurdu, Öğretmen Okulu, Milli Mensucat'la, Göçük Mehmet, Efe Nuri, Samba Nihat, Karton Hamdi, Deli Halil, Kaleci Haşimo, Kartal Yaşar, Füze Selami, Faruk Karadoğan'la, Dorde Miliç'le, Timuçin Çuğ'la, Fatih Terim'le, Eser Özaltındere'yle, İskoç İsmail'le, Reşit Kaynak, Kayhan Kaynak, Orhan Kaynak'la... Yetmez... Yetmez elbette ki Homeros'un Altınova'sını anlatmaya. Yetmez ama bir başlangıç olabilir. İsimler tanıdık değil mi. İsimler; hatıraların öznesi. Onlar ve turunç kokusu olmasa bahçelerin ve pamuğu alınterinin, silinip gidecektir Adana, ama işte o alınteri pamuk tarlalarının, Torosların karı, delikanlıların ateş rüyalarını süsleyen turunç kokusu toprağın, 'gayrı yeter' diyen soluğu olmasa 'gözleri çakmak taşı gibi' "Kuvayı Milliyecilerin" silinip gidecektir elbette ki Adana.

Adanaspor ne olacak?
İngilizlere ve Fransızlara sahaları dar eden Adana, her bir ismi bir öykünün kahramanı olacak takımlarla futbolu var etmeye çalışan Adana, Türkiye'deki ilk kadın kulüp başkanını çıkaran Adana, dünyaca ünlü matematik profesörleri, yazarları, şairleri, virtüözleri, yönetmenleri, aktörleri, parasının hesabını bilmeyecek kadar zenginleriyle Adana şimdi silinip gidecek öyle mi çok süper futbol ligimizden? Adana'da kimsenin yüreği böyle bir şeyi kaldıramazmış geçmişte. Peki ne oldu da Türkiye ligine iki gol kralı hediye etmiş, üç kez katılma başarısı gösterdiği UEFA Kupası'nda Milan'la kapışmış, milli takıma sayısız oyuncu göndermiş Adanaspor bugün sahipsizliğin acısıyla kıvranıyor ve geçmişte 13 yıl aralıksız mücadele etmeyi başardığı 1. Futbol Ligi'ne neden veda etmek zorunda kalıyor? Bir açıklaması vardır elbet. Şairin dediği gibi "bir bildiği vardır elbet benim şu bilenmiş bıçak gibi yüzümün."

Ama şimdiden anlatmaya çalışayım bir fıkranın güldüşündürü mecazına ve Adanalılar'ın hoşgörüsüne sığınarak; Bir dervişle karşılaşan Haccc-ı Zalim "hakkımızda hayırlı bir dua yapın deyince, derviş ellerini açıp; 'Ya Rab bu adamın canını al' demiş. Haccac; 'bu nasıl dua?' deyince derviş cevabı yapıştırmış; 'Bu hem senin hem de benim için en 'hayırlı duadır.'

Adana'da Adanaspor için görüş almaya çalıştığım herkes birbiri için böyle 'hayırlı dua' eder hale gelmiş. Hayırlısı diyelim... Adana'da karşılaştığım görmüş geçirmiş ve insanların çok bozulduğundan, vefasızlığın arttığından, Adanaspor'u sevenlerin değil rantçıların yol aldığından yakınan bir amcanın -varlıklı bir amcanın- Adanaspor'a sahip çıkmasını isteyenlere karşı söyledikleri ise durumu açıklıyordu aslında; oğlunun okuması için hayli masraf eden ama yol alamadığını gören köylü hayal kırıklığı içinde söylenmiş; "Ah şu bir tane öküz için ne inekler feda ettim. Yanarım da ona yanarım."

Milliyet

Paylaş

Hiç yorum yok: