Facebook sayfamızı ziyaret ediniz.

Sayfayı FaceBook'ta Paylaş

27 Temmuz 2010 Salı

Reşat Yılmaz...








ADANA'DA GÖREV ALMAK HAYALCİLİK OLUR!

25.07.2010 17:25:53


Düzensiz yaşamının yanında, ağır sakatlığına karşılık, 5 yıl daha oynayarak tüm otoriteleri yanıltan, Bir Maradona, bir Messi kadar yetenekli turuncu-beyazlı renkler ile özdeşleşmiş orta saha virtüözü…

Küçük yaşınıza karşılık turuncu-beyazlı takımda kendinize yer buldunuz. Futbol ile tanışmanız nasıl oldu, kimler ile aynı takımda yer aldınız?
“1978 yılında Adanaspor minik takımında futbola başladım. Bir yıl antrenmanlara gittikten sonra 1979 yılında lisanlı olarak oynamaya başladım.Altyapıda tüm kategorilerde oynadıktan sonra 17 yaşında da profesyonel oldum..
Doğan Andaç hoca ile antrenmanlara çıkarken, Milli Takımdan hocam olan Yüksel Aşkun ile karşılaştık.
Kendisi ile 14- 16 yaş grubunda Adana karması ile Türkiye şampiyonu olmuştuk.
Kendisi beni ilk 11 de oynattı ondan sonrada sürekli takımda yer buldum..
Benden büyük ağabeylerimle birlikte aynı takımda yer almak önemli bir olaydı.
İlginç bir dönemdi. O zaman Borsa Lisesine giderken babamı kaybetmiştim, sponsorum Zafer Ağabeyimdi.
Moralimin bozuk olduğu bir günde A takım ile birlikte antrenmanlara çıkarken, okuldan geldiğim biranda kulübe doğru çıkıyordum..
O zamanlar Mustafa Kemal Özenir başkandı. Cengiz Dinçer de yöneticiydi. Kendisi beni yukarı çağırırken, içimden biran, “2 yıl yattığım bu kulüpten de mi kovulacağım.Çünkü orada yatıp kalkıyordum.. ” diye düşünmeye başladım..
Beni karşısına aldığında orada bütün yönetim vardı,” Sen profesyonel takımla oğlum bu hafta hazırlan seni ilk 11 de oynatacağız” dedi.
Ben o an oldukça şaşırmıştım. Çünkü o zamanki kadroda önemli oyuncular vardı. Bakirler, Ümitler, Kayhanlar, Feyzullahlar gibi önemli oyuncular vardı..
Sonra önüme ciddi miktarda bir para koydular. Cebimde bir kuruş dahi yokken, aniden anormal bir para olmuştu. Lisede okuyan bir çocuk için büyük paraydı. 2 pantolon ile 2 gömleğim ve 1 ceketim-montum vardı. O paranın bir bölümüyle full dolabımı düzdükten sonra gerisini anneme vermiştim. Bu çok güzel bir gündü..
Turuncu-Beyazlı forma altındaki ilk maçı çok iyi oynamıştım. Maçın ardından tüm gazeteler, ”Yeni bir star yeni bir Feyzullah geliyor” diye boy boy yazmışlardı..
Sonra Yüksel Aşkun beni hep oynattı ve bende mükemmel bir sezon geçirdim..
Bir sonraki sezon şampiyonluğa oynayacak takım için Mehmet Özgiray-Şevket Yağcıoğlu ikilisi takım için ortaya çok önemli rakamlar koymuşlardı.
Çok önemli oyuncular geldi takıma Süper Ligden Osman Özdemir, Eyüp Taş, Ali Beykoz gibi yıldızlar geldi..
Miliç, Ali Hoşfikirer, Gündüz Tekin Onay, Frank Smuda ve tekrar Gündüz Tekin Onay ile birlikte çalıştım.”
Genç yaşınızda ağır bir sakatlık geçirmenize karşılık, büyük bir azimle yeniden futbola geri döndünüz. Futbolu neden erken bıraktınız?
“22 yaşında o meşhur sakatlığımı geçirdim..
Kolumun tendonu ile oynamak zorunda kaldım. Kimseye sakatlığımı söylemeden amatörce bir düşünce ile oynadım. İğne ile oynadım. İğneler dokuları ve hücreleri öldürmüş. 15 gün dinlensem tamamen iyileşirmişim. Ama takım için hep fedakârlık yaptım.
Mustafa Subaşı-Yaşar Deniz dönemiydi, Yücel İldiz teknik direktördü.. Çok iyi bir giriş yapmıştım lige. Süper Lig takımlarının adeta gözdesiydim. Çok isteyen takım vardı. O zamanlar Galatasaray’dan teklif geldi ama gitmedim. Ardından Gaziantepspor’a kiralık giderek takımıma para kazandırdım..
Orada asil tendonumdan sakatlandım. Çok acılar çektim 4 kez aşıl tendonumdan ameliyat oldum. Dokular hücreler tendonumu bitirmişti.
Ayağımda tendonum kalmamış sakat kalma ile yüz yüzeydim. Kolumdan tendon, kılcal damarları aldılar.
Ayağıma İzmirde Prof.Dr. Bülent Zeren önemli bir ameliyat yaptı..
Şansıma dünyanın önemli doktorları o anda Türkiye’deydi. Aralarında Japon doktorlar dahi vardı.Ameliyatıma ortopedist, damar cerrahi, el ve mikro cerrahi üzerine toplam 8 doktor girerken bu zor ameliyat tam 12 saat sürmüştü..
Herkes “futbol oynayamaz” demişti benim için. Ama ben “oynayacağım” diye yemin etmiştim.
Ben büyük bir özveri ve çalışmalarla tekrar futbola tutundum..
Yılın 5 ayını İzmir’de geçirerek, oynamayı kafama koymuştum.
O zamanlar Adanaspor yüzüme dahi bakmadı. Ben kendi imkanlarım ile bu işleri yaptım..
Çalıştım, çabaladım ve herkesin beni gözden çıkarttığı, ümidi kestiği bir dönemde yeniden eski durumuma döndüm.
1,5 sene sonra oynamaya başladım. Kimseye sakatlandığımı ve kolumdan tendonumun alındığını söylemedim. %80’nim gitmiş geri kalan % 20 bölümüm ile önemli işlere imza attım.
Merhum Gündüz Tekin Onay döneminde Konya’da yükselme maçlarında gol dahi attım.O zaman hakemlerin desteği ile Eskişehirspor Süper Lige çıkmıştı..
32 maçın 30’unda oynayarak önemli performans gösterdim.
Ardından Adanaspor, Uzan Ailesine geçti. Onlar bize açıkça yol verdiler..
Kemerspor’da oynadım, İskenderunspor, üçüncü ligde de Ceyhanspor’da oynadım. Yarım dönem oynadıktan sonra yöneticilere kızdım ve futbolu bıraktım.
29 yaşında futbola son noktayı koydum. Merhum Gündüz Tekin Onay’ın desteği ile teknik direktörlük diplomamı aldım..”

Erken yaşta futboldan koptuktan sonra menajerlik ve antrenörlük yaptınız. Gelecekte ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Ardından hedefleri olan Seyhan Belediyespor’da görev aldım. İyi bir Adanasporlu olan Başkan Yıldıray Arıkan ile güzel işler yaptık. Güzel bir yapılanma ile o yıl şampiyon olarak üçüncü lige çıktık. Başkanımız Yıldıray Arıkan ile baba-oğul gibiydik. Ben orada gelecek 3-5 yılın planlarını yapıyordum..
Takım şampiyon olunca biz o zaman milliyetçilik yaptık ve takıma Adanalı sporcuları aldık..
Önemli oyuncuları takımıma kattık. İyi bir hazırlık dönemi geçirmemize karşılık sivil yönetim bizi rahat bırakmadı.
Özellikle Yusuf Şen ’e vicdanının rahat olup olmadığını soruyorum. Kendisi beni 30 yaşımda futboldan soğuttu.30 yaşındaki Adanalı teknik direktörün rahat çalışmasını her fırsatta engelledi.
Yıldıray Başkan Amerika’da iken sivil yönetim tarafından yanlış yönlendirilmesi sonucunda kendi memleketimizde 5 maç sonrasında görevden alındım.
Kendi memleketimde görevime son verilmesi çok ağırıma gitmişti. O günden sonra teknik direktörlük yapmamak için yemin etmiştim. Yıllar sonra Yaşar Deniz başkanlığında Adanaspor’da Şevket Kesler’in yardımcılığında Ercan Aslankeser’in olduğu bir takımda bana da teklif geldi ama ben kabul etmedim..

Ticaretle uğraşırken yeniden spora geri dönmeye karar verdim.Ama antrenörlük yerine menajerlik yapmaya karar verdim.. 3 yıl yaz ve kış kamplarını takip ettim. Kendi jenerasyonumdan gelen arkadaşlarım ile ilişkilerim tekrar başladı.
Eğtuğrul Sağlam, Turgay Kerimoğlu, Hakan Şükür gibi önemli arkadaşlarım var..
Benle oynamış ve benden büyük Suat Kaya, Metin Yıldız ağabeylerle iyi dostluklar kurdum.
3 yıl içerisinde menajerlik sisteminin bana göre olmadığını gördüm..
Ben Avrupa gibi hayal ediyordum. Bir oyuncuyu bir yerden farklı bir yere taşıyıp, onun farklı bir konuma geleceğini umuyordum..
Seninde bir yere geleceğini düşünüyordum. Fakat Türkiye piyasasında menajerliğin komisyonculuk olduğunu gördüm. Ben bunu yapsaydım karakterime gölge düşürecektim. Yani menajerlik futbolcu üzerinden yolunu bulmadır.
Benim tarafımdan sadece küme düşmüş Ereğli Demirspor’dan 2 oyuncu Adanademirspor’a geldi. O oyuncular da banko takımda forma giymişlerdi..
Düzgün oyuncuya denk gelmedim ve menajerliği bırakarak antrenörlüğe tekrar başladım.
Adanaspor’da beraber oynadığımız ve ailece görüştüğümüz Ali Beykoz’dan gelen teklif üzerine yeni bir giriş yaptık. Sondan ikinci sırada bulunan Siirtspor’da göreve başlayarak bu takımda başarılı olduk. Şampiyonluğu averajla kaybetmemiz şanssızlıktı..”
Futbol yaşantınıza Adana’da başlayıp devam ettirmekten pişman olduğunuz dönemler oldu mu. Adana takımları sizden faydalanma yoluna gittiler mi?
“Futbola Adana’da değil başka bir şehirde başlamış olsaydım farklı olurdu..
Adana’da doğmuş olmam ve burada yaşamış olmam büyük şanssızlıktır.Avrupa’da olsam çok daha farklı olurdu..
22 yaşında futbol yaşantım çok erken bitti. Bir oyuncu için bu yaş çok erken.. Sakatlanmamış olsaydım kesinlikle farklı yerlerde olurdum.5 yıl kolumun tendonu ile oynadım. Demek ki ne büyük yetenekmişim ki düşünün..
İnsanlar efsane, yetenek yakıştırmasını yapıyorlar bazı zamanlarda. Sakatlanmamış olsaydım o zaman benim için ne derlerdi?
Kötü insanlardan kurulu çevrem, Adana’da kalmış olmam spor yaşantımda etkili oldu. Antrenörlük yaşantımın geleceği için % 100 Adana’dan ayrılmayı düşünüyorum..
Ankara, İstanbul sporun merkezi durumunda. Bazı durumlarda oraya ulaşmakta zorlanıyorsunuz. 3 yılda ben önemli bilgi ve birikim sağladım. Ama düşünün insanlar sizden faydalanma yoluna dahi gitmiyorlar..
Ben futbol adına tüm organizasyonlarda bulundum, buralarda yeri geldi benden başka hiçbir Adanalıyı görmedim. Türkiye piyasasındaki oyuncu topluluğunun % 90’nını tanıdığım, bildiğim halde yine de benden faydalanma yoluna gitmediler.
Adana’da görev almak zaten hayalcilik olur. Ne Adanaspor ne de Adanademirspor beni gibi bir isimden faydalanma yoluna gitmedi..
Ben Adana yerine bir Ankara ya da bir İstanbul’da olsaydım çok daha farklı olurdu..
Ben bir yerel gazete, televizyon ve spor sitesinde elimden geldiği kadar futbol yazarak Adana’ya hizmet verdim..
Adanalı sporseverleri kendi doğrularımı aktarmaya çalıştım..”
Başarılı futbol yaşantınızda hafızalarda kalacak hiç unutamadığınız sizin için en önemli hatıranız nedir?
“Adana’ya yaptığım hizmeti konuşurken bir insanın ülkesi için bir şeyler yapması hizmette bulunması ayrı bir duygudur..
Bunu gururla anlatmaktan zevk alırım.1987 yılında Genç Milli Takımda oynarken Türkiye tarihinde o zamana kadar hiç şampiyonluk yaşanmamıştı.
Ali Sami Yen Stadında oynana karşılaşma sonrasında ülkemizi Balkanların en büyüğü yaptık..Altın madalya aldık.
Zaten o zaman ülke büyükleri Başbakan olsun, Federasyon başkanı olsun bizleri ödüllendirmişti.
Finalde Bulgaristan ile oynuyorduk. Normal süresi 2-2 berabere biten maç uzatmalar sonrası penaltılara kalmıştı.
Penaltılarımız Ertuğrul Sağlam, Hakan Şükür, Ali Nail Durmuş, Bülent Okyaz, Tugay Kerimoğlu ve ben penaltıcı olarak belirlenmiştik.
Biz Tugay Kerimoğlu ile penaltı kaçırırken, rakibimiz 2 penaltıyı kaçırmıştı. Son penaltıyı ben akacaktım. Gol yapmam sonrası Balkan şampiyon olacaktık. Ali Sami Yen Stadında 28 bin seyirciden çıt çıkmıyordu.
Ben dua ettikten sonra atışı kullandım ve gol oldu..
Golün ardından Balkan şampiyonu olmuştuk, tüm takım arkadaşlarım üzerime atlayarak şampiyonluğun sevincini yaşadılar. Tüm stat sevinçten yıkılıyordu..
Allah bu gururu ve sevinci herkese nasip etsin..Ben bu sevinci yaşadım Allahıma binlerce kez teşekkür ediyorum..”
Elinizde imkân olsaydı nasıl bir Adanaspor 11’i yapardınız?
“Teknik Direktör Merhum Gündüz Tekin Onay başta olmak üzere, Kaleci Darko, sağbek Şevket Kesler, solbek Mustafa Şentürk ,stoper Necip Erdoğan , libero Mustafa Ulucan ,orta saha Feyzullah Yılmaz, Ercan Aslankeser, İsa Ertürk, ben(sakat olmayan), forvet Reşit Kaynak ve merhum Kayhan Kaynak olurdu..
Bugünün şartları ile bu takımı bir araya getirme şansımız olsaydı Avrupa şampiyonu bile olurdu..”
Yaşantınızda pişmanlık duyduğunuz an oldu mu. Yeniden dünyaya gelecek olsaydınız yine futbolu seçermiydiniz?
“Dünya yeniden gelmiş olsaydım yine futbolcu olmak isterdim. En büyük üzüntüm yaşadığım büyük sakatlıktır. Ne Adanaspor için ne de başka bir takım için asla fedakârlık yapmazdım. Erken yaşta evlenir, daha düzgün bir yaşantı sürerdim..
Böylelikle futbola bu kadar erken yaşlarda veda etmek zorunda kalmaz, daha uzun yeşil sahalarda mücadele ederdim…”
K.Yalçın Göl

Hiç yorum yok: