Facebook sayfamızı ziyaret ediniz.

Sayfayı FaceBook'ta Paylaş

4 Nisan 2010 Pazar

Adanaspor 1980 1981 sezonu 3




ilk basımı 1997 yılında olan bülent gürkan ve m. sait orhan'ın "trabzonspor efsanesi" kitabından;

trabzon'da olay var....

yılbaşından sonra oynanan adanaspor maçında sinan'ın son 5 dakikaya girilirken attığı bu golden sonra saha karışıyor, olaylar istenmeyen boyutlara ulaşıyordu. futbol federasyonu'nca 1 maç saha kapatma cezası verilen bu karşılaşmanın ardından ilk yarıyı 25 puanla lider tamamlayan trabzonspor en yakın rakibine de tam 6 puan fark atmıştı. bu, bugüne kadar türkiye ligi'nde ilk yarı boyunca hiç ulaşılamayan bir rekordu. sümer'in genç kramponları, mevsim başında kendilerini eleştiren kesime daha şampiyon olmadan, bu rekorla hakettikleri mesajı da geçmiş oldular.

o sene trabzonspor şampiyon oldu. ciddi bir şampiyonluk yarışı oldu aralarında, hatta çok polemikli de bir maç vardır; trabzon'daki trabzonspor-adanaspor maçı. çizgiyi geçmediği halde hakemin gol verdiği pozisyonla maçı kaybetmiştik. timuçin topu kafayla çizgiden çıkarmıştı ama hakem gol verdi. o maç şampiyonluk yarışında trabzonspor'a ciddi bir avantaj sağlamıştı. gerçi o zaman 2 puanlık sistem vardı ama hâlâ aklımdan çıkmaz. ben trabzon'daki o maçta yoktum fakat adanaspor'un o sezon içerideki bütün maçlarına gittim. o dönemi maç maç hatırlıyorum. detaylan, golleri, kimin attığını...
Yavuz yıldırım Mustafa Uçar'ın derleyip kitapa aktardığı Güntekin onayın anıları.

bir sonraki gün çıkan gazetede maçla ilgili nihat geven'in şu notları var;

adana demirspor'un daha başarılı göründüğü maçtan iki puanla ayrılan turuncu-beyazlılar ligde ikinciliğe yükseldi.

hava açık, ısı 18 derece... saha çim, futbola elverişli. tribünler tamamen dolu... gençler maçında ise adana demirspor 3-0 galip geldi.

adana'da futbol deyince adanaspor ve adana demirspor vardır ve ikisi tamamen ayrı iki camiadır. bizim adana demirspor camiasından da çok yakın aile dostlarımız var. mesela adana demırsporlu füze selami ya da voleybolcu nalanla soner'in babası muharrem gülergin gibi. bu iki takımın aralarında çok büyük bir rekabet vardır ama bu bizim bildiğimiz anlamda, fe-nerbahçe-galatasaray rekabeti gibi düşmanca bir rekabet değildir. orada da iki taraf arasında bir çekişme vardır ama düşmanlık, kutuplaşma yoktur. daha çok iki kardeşin birbiriyle didişmesi gibidir.

adanadaki çocukluğumu düşündüğümde beni en çok şaşırtan şey, çok tuhaf bir şekilde bizim okulda hiç adana demirsporlu olmayışıdır. mahallede de bir tane vardı. tek bir tane. herkes adanaspor'u ya da üç büyüklerden birini tutardı. yani istanbul takımlarını bile tutan vardı da adana demirspor'u tutan yoktu. iki takım arasındaki fark adanaspor'un daha elit, kentin önde gelenlerinin, zenginlerin, aristokratların takımı gibi oluşuydu. adana demırspor ise çalışan kesimin, işçi kesiminin takımı diye bilinirdi. adana demirspor'un daha çok taraftaruı vardı. bunu demirspor'un daha eski olmasına bağlarlardı. oysa adana demirspor 1940, adanaspor 1954'te kuruldu. aralarında sadece 14 sene fark var aslında. ama buna rağmen demirspor daha köklü takım gibi söylenir.

bu iki takımın arasındaki maçlarda stad ortadan ikiye bölünür yarısı adanaspor, yarısı adana demirspor olurdu. buna karşılık adana ya da adana demirspor başka takımla oynadığında, kiminle oynarlarsa oynasınlar içerdeki maçlar tıklım tıklım dolardı. ikisinin de ayrı bir taraftar kitlesi vardı. eskiden adana demirspor taraftarının daha ateşli, adanaspor'un daha centilmen ve daha renksizdi, hâlâ da öyledir. maçlarda stadın coşkulu, sıcak bir atmosferi olurdu. bir de adana'da sahaya terlik atmak meşhurdur, seyirciler sinirlenince sahaya ayakkabı, terlik atarlar. ben maçları sahadan seyrederdim.
Yavuz yıldırım Mustafa Uçar'ın derleyip kitapa aktardığı Güntekin onayın anıları.

Adanaspor 1980 1981 sezonu 2





atilla türker'in 2003 yılında ümit yayıncılık tarafından yayınlanan, "ah şu futbolcular" kitabında yer alan sadık deda biyografisi ve bu maçla ilgili sadık deda'nın anısı şöyle;

müthiş bir hakemdi... çok koşardı, pozisyonları yakından takip ederdi. özellikle ceza alanı içinde acımasız davranır, penaltıyı anında çalardı. bu yüzden adı yıllarca “penaltıcı sadık” olarak anıldı. türk futbol tarihinin en popüler hakemlerinden biri oldu. cesur kararları ile bir döneme damgasını vurdu. kendi vurduğu damga yetmemiş olacak ki, oğlu cem de hakemliğe soyundu. hem de çok soyundu... sadık oğlu cem, 20’li yaşın ortalarında a klasmanını zorlayan isim oldu.

öyle bir dönem yaşıyordum ki... çok formdaydım... derby maçlarının önemli bölümünü ben yönetiyordum. sezon 80 - 81 olsa gerek... fenerbahçe-adanaspor maçında görevliydim... selçuk yula'yı bilirsiniz tabii... halen futbol yazarlığı yapan selçuk, o sıralarda fırtına gibi esiyordu. müthiş driplingi, zekası, çabukluğu ve fırsatçılığı ile rakip savunmaları hallaç pamuğu gibi dağıtıyordu. işte bu selçuk, müsabakanın sonlarına doğru topla buluştu ve driplinge başladı. karşısına timuçin çuğ çıktı. timuçin de çabuk bir futbolcuydu. selçuk topu biraz açtı... timuçin de seri bir hareketle çift daldı ve... selçuk'un topa hafif bir dürtmesi ile timuçin adeta taça çıktı. ben de pozisyonu yakından takip ediyorum ya... önümden yatarak geçen timuçin'e çarpmayayım dedim... aniden üzerinden atladım. işte olay bundan sonra başlıyor. hızımı alamadım... duramadım... adeta freni patlamış araba gibi bodoslama gitmeye başladım. sonunda da... inanılacak gibi değil ama... hangi adi görevli açık bırakmışsa bırakmış... açık olan çıkış tü nelinden içeri tepetaklak düştüm... resmen tepetaklak düştüm... insan bir kere düşmeye görsün!.. merdivenlerden aşağı baş aşağı indim. indim indim... kıç üstü oturdum... çıkış tünelinin içindeydim artık... ne olduğunu anlayamadan, dünyam kararmıştı. her yer karanlıktı. ışık yoktu. saha ile ilişkim kesilmişti. hiç bir şey göremiyordum. kaderim ile baş başaydım. hemen elimi yüzüme götürdüm... elime kan geldi... ciddi şekilde yaralanmıştım... ağzım burnum kan içindeydi. mendilimi çıkarttım... kanı sildim... aradan yaklaşık bir dakika falan geçti... ne gelen vardı ne giden... ben hala tüneldeydim!.. çok sinirlendim... hızla merdivenleri çıktım... saha kenarına geldim. ya, yok böyle bir şey... niye biliyor musunuz?.. oyun devam ediyordu... evet evet, sahada hakem yoktu ama oyun devam ediyordu. ve top fenerbahçe yarı alanında oynanıyordu. ne acı... ne garip... ne ilginç... kimse benim eksikliğimi hissetmemişti!.. yazıklar olsun!..

hızla sahaya girdim... mücadelenin olduğu yere gittim... düdüğü çaldım. oyun durdu... herkes şaşırdı... öyle ya onlara göre oyunun durması için hiç bir sebep yoktu. benim için ise çok sebep vardı!.. adanasporlu futbolcular etrafımı sardı: "hocam ne oldu?.." utanmadan bir de soruyorlardı. sert bir karşılık verdim: "fazla konuşmayın... boşuna düdük çalacak değiliz ya!.." fenerbahçeli futbolculara döndüm ve uyardım: "ofsayt var... hem de açık ofsayt... endirekt serbest vuruş ile oyunu başlatın..." otoriter oluşumun faydasını gördüm... kimse itiraz etmedi!.. edemedi!.. oyun o şekilde başladı. kazasız belasız da bitti!.. ama en ilginci ertesi gün oldu... maçı yorumlayan spor yazarı togay bayatlı, benim çok iyi bir yönetim gösterdiğimi belirtiyordu. methiyeler düzüyordu... halen dünya spor yazarları birliği başkanı olan bayatlı, beni yere göğe sığdıramıyordu. son cümlede de "sadık deda o kadar iyi bir yönetim gösterdi ki varlığı ile yokluğu hiç hissedilmedi" şeklinde ifade kullanıyordu... yazısının başlığı ise aynen şuydu: "hakem sahada yoktu!..
adanaspor kafilesi fenerbahçe maçının dönüşünde, adana-pozantı yakınlarında trafik kazası geçirmiş, bu kazada teknik direktör sami bayraktar’la beraber futbolculardan rafet akkaya, hakan ece ve faik algan vefat etmişlerdir